sınırdaki bekçi kulübesi



bütün gece
yağmur damlalarını saydım
içimdeki huzursuzluğu bastırmak için
oturdum
devrilmiş bir ağacın gövdesine
yağmurluğun
hışırtısından nefret ettiğim için
ikinci
üçüncü
ve dördüncü
sigarayı yakmadım
derin bir soluk aldım
başım öne eğik
birkaç bin yıl geçmişçesine
fosilleşmiş
çamurlu adi botlarımı
seyrederken
dilimde
ne olduğunu
bir türlü çıkaramadığım
eski bir şarkı
şarkı
o kadar eskiydi ki
ölüyorum hissine kapılıyordum
uydururken sözlerini
istemeden
"kulübede
çıplak
bir kadın
kokusu
kadın
kokusu
şehvet
kokusu
çok
ağır
burada
kendimi anımsatan
ne varsa
damlıyor
ağır
ağır"

Comments

Popular Posts