keyfiniz nasıl isterse



onarılamayacak kadar kırıldım
bu tür şeyler hep böyledir işte
kırılmam
kırılmam
dersin
göktaşı gibi düşersin hazırlıksız
yanakların kızarmış
bir şaşkınlık kraterine

bir de bakmışsın ki
un ufak dağılmışsın mutfağın zeminine

eleştirirler aptallığını
umutsuzca bakarlar kravatına
kravatındaki lekeye
bir de şöyle derler
"asıl suç sendeymiş"
ya da
"ne kadar çok konuşuyorsun
sen çıksana aradan
sürekli karışıyorsun anlattıklarıma"

suratına bakarlar
bön bön
sonra dönmeye çalışırlar eski keyifli muhabbetlerine
sanki birilerinden söz ederlermiş gibi
söz ederler senden
arkanı dönmeni bile beklemezler

terbiyesizlik ama bu yaptığınız
kuyruğuna teneke bağlanan kediler bile
bir özrü hak ederler
ne kadar uğraşırsam uğraşayım
kafamdaki bunca gürültülü seslere
şehir dediğiniz şu teneke şeylere

saatine bakarsın

geç kaldığını söyleyemezsin
daha erken

ve şöyle düşünürler
"balkon kenarındaki masalardan biri boşalsa da geçsek onların yerine"


bekleyemem avcılar gibi saatlerce kımıltısız
diyordu kadının biri
yanından geçerken
bak
nasıl da
sessizce dalgalanıyor suyun üstündeki yaprak
her şey o kadar ucuz ki bu pazarda
gereksiz bir sürü şey
tezgahlarda çekiştirip attığımız işe yaramaz ne varsa
bir bir satılacak

omuz omuza çarpışmasak fark edemeyeceğiz birbirimizi
bu kadar umursamaz
bu kadar umutsuz
heyecansız
safari düzenliyor artık yalnızlıklarına insan

ağrı kesiciler kadar etkisiz
gereksiz bir telefon konuşması
uzadıkça uzuyor ikna çabalarınız

ucuza bilet buldum, diyorsunuz
bütçemizi biraz zorlayacak diyorsunuz
ama gelecek birileri yok
bekleyen birileri yok
uçaklar boş yere uçuyor
gemiler boş yere kalkıyor
elinizin altındaki haritaların
kıtalarından
okyanuslarından

av ve avcı aynı karede

birilerini anımsatıyor dudakların
saygı gösterin artık içimizdeki ihanete



kaldırıp asıyorum fotoğrafını
kıyasıya sevişebiliriz belki bugün
geçmiş yılların niyetine
ama sonsuz büyüklükte bir oda da küçüktür
temiz bir don bulamayacak kadar
karışığım

karantinaya alın onu
eğer beni sevmezse

senin için  şiirler yazmıştım
ama gözyaşlarım sildiği için bütün sözcükler
tezgahta son kez kımıldayan balığın kuyruğu
kadar donuk duruyor parmaklarım
dokunuyor insan böyle üzülünce
üzülmek kadar gereksiz
sözcüklere dolanan insan

bana özel indirimli bir şeylerin reklamı olabilir
şu kutsal dergilerinizin içinde
ayağımın ucuyla dürttüğüm
evimin giriş kapısında
bir şemsiyeyi şemsiye yapacak kadar yağsın yağmur
cennetten çaldıklarınız
bip bip ötmesin elektronik kapılarda
sonra kızar sizlere
alışveriş tanrıları falan
umursamazlar utancınızı
kalabalığı yararken
ardından canınızı yakar
ters kelepçe


şimdi en az
sizin kadar
yalnızım

şımarmayın dudak kıvrımınızdan

ocakta unuttuğum çaydanlıklar adına
birileri size anımsatmalı
uyarmalı
kırmalı
yakanızdan tutup silkerek
bir gökdelenin tepesinden
tepetakla


bir parkın bankında uyuya kalmışım gibi
düşüyor başım ikide bir
utançla silerken ağzımın kenarındaki salyayı
kim görebilir sizi zaten
benden başka
gözlerini gözlerinizden kaçırmadan



blöf yapmayı severim
yüzümde tutamadığım bu sinsi gülüş
yenilginizin ihtişamından değil
söyleyeyim dedim
unutmadan



Comments

Popular Posts