anımsıyor musun seninle biz

anımsıyor musun
seninle biz
tırmanıyorduk
gökyüzüne uzanan
bir duvarın
gölgeli kanadına

ansızın nefretle kabaran
teknedeki bir dalga
yakalıyordu bizi
paramparça olmuş bir kadının
eteklerini toplayan iffetine
gülmüştük
son bir rötuş
kapatmıştık kapağını
belki kullanırız diye
daha sonra

anımsıyor musun seninle biz
atlatırdık günleri
geceleri yaşardık
diz boyu karanlık
gündüzün alaycı bakışlarını
ensemizde bulurduk
ve anlatacak hiçbir şey kalmayınca
saatler devrederdi boş yüklerini
çatılara çakılı iki leylek
ben durup beklerdim seni
yetişirdi yıldızlar ardından
paslı dikenli teller vardı
ve paslı dikenlerin ardında
sıkılırdım sensiz olmaktan

hep konuşurdun
sözcükler çaldıklarını
yerine sağlam bırakmazdı
kırılırdı taş plak
sesi kalmazdı gülüşünün
bir dalgınlık olurdu
mutfağa gidişin
çabuk dön diye bağırırdım
ardından

anımsıyor musun
seninle biz
ölü bir kadın
pıt pıt atıyordu
şuramdan
sonra sevgilin gelmişti
sevişmiş
yorgun
odamın kapısına vurmuştun
çok bekletmedim ya seni, demiştin
çok beklemedim
hayır, hiç beklemedim
duymamak için sesini
televizyonun sesini yükselttim
ve görmemek için kendimi
bu yalnız odada
deney yaparcasına
kendimi gözledim

sonra
kıvrıldın yanıma
sol kolumun altında
dudaklarımı dokundurduğum bir pınar
sessiz
sakin
anlattıklarını dinledim

Comments

Popular Posts