bir hiç olan siyaha


en son biçimini veriyordum tablonun
belleğimdeki kızılına dokundurup
bir kış manzarasında
günlerin
bir tabut gibi
omuzlarda taşındığı
sessiz
kasaba günlerine

gözlerimi dikmiş tavana
damlayan yağmur seslerine aldanıp
sırılsıklam cesurca dalıp karanlığa
mahmuzlanan atların nal sesleri
karışıyordu kapımın vuruluşu
kayıyordu ayaklarım
tam yüz üstü düşecekken
tutundum çalılığa
çamurlu patikada
bir kez daha

bir mesaj getirdim efendim
uyandırdığım için sizi
özürlerimi sunmak isterim
ama durum o kadar acildi ki
iki atımı birden çatlattım
ve geldim
deyip uzattı
mühürlü zarfı
mühründe tuğrası

uykusuzluktan şişmiş gözlerimi
bir hiç kalana kadar
oğuşturdum
oğuşturdum
dünyayı
parmaklarımla

ve küfredip
edison'a
tesla'ya
buruşturarak
attım elektrik faturasını
mutfak masasına

Comments

Popular Posts